Sayfalar

15 Temmuz 2011 Cuma

KIRIKKALE İL ÖZEL İDARESİ BİLSEM -1

                                

            Bir okul düşünün…
            Önceleri,
            Dumlupınar  İlkokulu  olarak yıllarca Kırıkkale’ ye hizmet veriyor.
            Bünyesine eklenen bir bina ile adı değiştirilerek Malazgirt İlk Öğretim Okulu oluyor.
            Sonrasında İl Eğitim Hizmetleri binası iken, Türkiye genelinde bakanlıkça
         kapatılma kararı alınıyor.
            İşte,
            Binanın çehresini tamamen değiştiren, yeniden yapılandıran, farklı ve önemli
         bir konuma getiren süreç böylece başlıyor.
            Kırıkkale İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Zengin’ in girişimleri ile , her türlü tadilat
         ve onarım giderleri İl Özel İdaresi tarafından karşılanarak,
            Sayısı ülkemizde şu an 43 olan BİLSEM,
            İlimizde,  36 . sı olarak 09. 06. 2006    tarihinde   hizmete açılıyor.
            Nedir  BİLSEM ?  
              “ Okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim çağındaki üstün veya özel yetenekli öğrencilerin
         bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını, kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde
         kullanmalarını sağlamak için öğrencileri yaşıtlarından ayırmadan örgün eğitimleri dışında
         kalan zamanlarında, ilgi yetenek ve istekleri doğrultusunda eğitim veren bağımsız özel
         eğitim kurumu.”
             Üstün veya özel yetenekli olduğu belirlenmiş öğrencilerin,
           “Bilimsel düşünen, davranışlarla estetik değerleri birleştiren, üretken, problem çözen
          bireyler olarak yetişmelerini sağlamayı”  amaçlıyor.
             BİLSEM’ e alınacak öğretmen ve öğrencilerin seçimi titizlikle yapılıyor ve bazı
          değerlendirmelerden  sonra belirlenen kriterler doğrultusunda okula alınıyor.              
              *    *    *
              Okula ziyaretimi çabuklaştıran,
             Değerli aile dostumuz Bekir Demirdöğen’ in “BİLSEM” in yöneticisi olarak orada bulunmasıydı.
              Öğretmen, idareci kimliği ile Kırıkkale’ mizde tanınan ve saygın bir yeri olan Bekir Bey’ in,
              İstek ve azmini, liderliğini, yaratıcılığını, başarısını, ince zevkini, insancıllığını okulun
           bütününde hissetmek mümkün.
               Bekir Bey,
               Okulun tadilat aşamasında, iç dizaynının düzenlenmesinde, okul için yapılacak her türlü
            etkinlik ve çalışmada  tüm kadronun  canla başla çalıştığının altını çizerken, fedakar ve
            özverili öğretmenlerle çalışmanın başarı ve kaliteyi  yükselttiğini de önemle vurguluyor.
               Okulun adı neden tek başına  Bilim Ve Sanat Merkezi değil?
               Öncesinde Bilim ve Sanat Merkezi olarak açılan okulumuzun, tüm onarım ve iç donatım
            giderleri İl Özel İdaresi tarafından karşılanmıştır. Bu yüzden  Valilik onayı ile okulumuzun
            adı; İl Özel İdaresi Bilim ve Sanat Merkezi olmuştur.  
                Okulunuza giriş sınavla. Okulunuza öğrenci seçme süreci hakkında bilgi
            verir misiniz?
                Okulumuza öğrenci seçme süreci iki aşamada oluşmakta. İlk olarak ilk öğretim okullarından    
            aday gösterilen öğrenciler Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı
            grup tarama sınavından geçirilmekte daha sonra belli bir başarı gösteren öğrenciler
            bireysel inceleme sürecine alınarak merkezimize kayıt hakkını kazanmaktadır.
                 Geçen yıla oranla sınava başvuru sayısında belirgin bir artış var mı?
                 Oldukça. İlk açıldığımızda başvuru sayısı 400, kapasitemiz 30, sınavlarda
             başarı gösteren öğrenci sayısı 13 idi.
                 Bu yıl 1200’ ün üzerinde. Kapasitemiz 50. Ancak sınavlarda  kaç öğrenci başarılı
             olur onu bilemem tabi.
                 BİLSEM’ e girmek o kadar kolay değil yani.
                 Doğru. Çünkü merkezimiz üstün ve özel yetenekli öğrencilere hitap ediyor.             
               “Eğitim ciddi bir iş; bilmekten, yapmaktan öte gönül verme işi ve biz bu işe gönül verenleriz.
             Merkezimizin seçkin kadrosuyla , çalışmalarımızın her aşamasında Atatürkçü, çağdaş
             anlayışımızla; kendine güvenen, disiplinli, mutlu; bilgiye ulaşmayı bilen aynı zamanda
             bilgiyi üretebilen gençler yetiştirmeyi hedefliyoruz.
                 İl Özel İdaresi Bilim Sanat Merkezi olarak bunun zor bir o kadar da anlamlı olduğunun
             farkında olarak seçkin kadromuzla çıktık yola. İnancımızın ve donanımızın bizi hedefe
             ulaştıracağı bu yolda, çocuklarımızın gözlerindeki parıltıları görebilmek, hissedebilmek
             ise en büyük ödülümüz.”  
                 Bilim Sanat Merkezleri ile merak edilen çok şey var.
                 Kırıkkale İl Özel İdaresi Bilim Sanat Merkezi için söylenecek şey de bir o kadar çok.
                 Farklı çalışmaları ve farklı yaklaşımlarıyla Kırıkkale’mizin can damarı olacak BİLSEM
             hayatımızda.
                  Ve izlemimlerimle yazılarımda… 
ferda balkaya çetin
14. 03. 2008/ il Gazetesi            

Kırıkkale’de Özel Bir Merkez : BİLSEM -2-

          
            “Uygar dünyada yerimizi korumayı sağlamlaştırmak istiyorsak yeteneğin her zerresine, zekanın her kıvılcımına ve maharetin en küçük ışığına bile ihtiyaç vardır.”
               Nitelikli insan gücünün toplumlardaki en büyük güç kaynağını oluşturduğunu biliyoruz.
               Üstün veya özel yetenekli kişilerin liderliği,  yaratıcılığı ülke ekonomisine etki etmiş,
              Fen, edebiyat, sanat, politika vb. alanlarında toplumlara yön vermiş; çağlar açıp kapamıştır.
              İşte,
              Ülkemizin bugünü ve geleceği açısından büyük sorumluluklar üstlenerek açılan Bilim Sanat Merkezlerine bu açıdan bakarsak ülkemiz için ne büyük kazanımlar olduğunu daha iyi anlarız.
              Ve Kırıkkale’miz için de ne büyük bir zenginlik olduğunu…
              Bir önceki yazımda Kırıkkale BİLSEM’ le ilgili söylenecek çok şeyler olduğunu vurgulamış,
              Okulun açılış aşamasını, hizmet anlayışını, amacını ve merak edilenleri dile getirmeye çalışmıştım.
              Hafta içi yine BİLSEM’ deydim.
              Kapıdan içeri girdiğiniz andan itibaren dikkatinizi çeken her resim,
          özenle hazırlanmış her köşe, amacına uygun dizayn edilmiş her birim size, öğreneceklerinize dair ipuçları veriyor.
              Her biri kendi alanında uzman, donanımlı, özverili, iddialı, yaratıcı fikirlerini hayata geçiren, seçkin, güleryüzlü öğretmenleri ile kendi birimlerinde görüşme fırsatı buldum.
              Kırıkkale İl Özel İdaresi Bilim Sanat Merkezi; öğrencilerin yeteneklerini geliştirebilecek, bilimsel düşünceyi estetik değerlerle birleştirebilecek bir donanıma sahip. Öğrencinin ihtiyacına cevap verebilecek her birim mevcut.
             Gördüğüm uygulamalardan bazı örnekler:            
             Deneyler salt “laboratuvarda yapılır” olmaktan çıkarılmış.
             Maddelerin sıvı halden buhar haline nasıl dönüştüğünü öğrenmek  için Rafineriye gidiliyor.” Bilgi- gözlem” e dayalı uygulama ağırlıklı deneyler yapılıyor ve yerinde.                               
             İlaçlar hakkında bilgi verileceği zaman da eczanelere gidiliyor.
             Matematik Biriminde ise  Hanoi kuleleri ilgimi çekti.
             Hanoi kuleleri matematiksel bir oyun ve bulmaca.
             Matemetiksel düşünceyi geliştiriyor.
             Bir düzlem üzerinde üç direk ve farklı boyutlarda sekiz diskten oluşuyor. Bu diskler dilediğiniz direğe aktarabilirsiniz. Oyun, bir direkte en küçük disk yukarıda olacak şekilde, küçükten büyüğe doğru dizilmiş olarak başlıyor. Her hamlede bir disk taşıyabiliyorsunuz.
        Diskler taşınırken kendisinden küçük bir diskin üzerine gelmemesi gerekiyor.
             Matematikdeki problemler bunun üzerinden fikir yürütülerek çözülüyor.
              Müzik sınıfındaki atmosfer ise bambaşkaydı.
              Değişik türlerde bir çok müzik enstrümanını bir arada görmek sanıyorum ancak Kırıkkale İl Özel İdaresi Bilim Sanat Merkezi’nde mümkündür.
              Marakas, piyano, bağlama, keman, ud, mandolin, flüt,  gitar, saz, davul, tumba, ksilofon…
              Yetenekleri doğrultusunda bir enstrüman çalabilme becerisi kazanan öğrenciler, kaliteli müzik dinleme ve seçici olmaya dair bakış açılarını da geliştirerek, ulaştıkları tercihlerde başka alternatiflerin olduğunu da öğreniyorlar.
              Bir başka örnek:
              BİLSEM’e gittiğim gün,
              18 Mart Çanakkale Zaferi’nin  tarihe yazıldığı günlerdi. Zafer haberleri  ertesi günkü gazeteye yansıtılacak.
             Gazete tasarımı üzerine grup çalışması var.
            Konu paylaşımı yapılarak gerekli bilgiler toplanmış.
             Geçmişin analizi yapılırken olay bir bakıma yaşanılıyor.
             Yine çok hoş ve farklı bir uygulama ile Edebiyat dersinde karşılaştım.
             18 mart Çanakkale Zaferi bu kez Edebiyat dersinin konusu oluyor.          
             Tarih dersindeki gazete tasarımından sonra milli duygular  şiirlerle işleniyor.
             Okunacak şiirler öğrenciler ile birlikte seçiliyor. Daha sonra şiire uygun fotoğraflar ve bir fon müziği ile birlikte bilgisayar ortamında bir sunu hazırlanıyor. Hazırlanan sunu önünde öğrencileri seçtikleri şiirleri jest ve mimikleri ile seslendirirken video çekimleri yapılıyor.
            *     *      *
             Kırıkkale İl Özel İdaresi Bilim Sanat Merkezi tüm çalışanları ile  çocuklarımıza sahip  çıkıyor. Kırıkkale’miz için.
             Kırıkkale’nin de her açıdan sahip çıkması gereken bir merkez haline geliyor.
   
Ferda Balkaya Çetin/23.03.2008/İl Gazetesi    

Kırıkkale Bilim Sanat Merkezi’nde Son Söz Çocuklarımızın


                                       
 
       Üstün ve özel yetenekli diye nitelendirdiğimiz çocuklar yaşıtlarından farklı olarak; ileri düzeyde bir öğrenme hızına, özel yeteneklere, ilginç ve yaratıcı düşüncelere sahip çocuklardır.
      Bu çocuklar geleceğimizin sanatçıları, bilim adamları, mimarları, liderleridir. 
      Gelişen, çağdaşlaşan, güçlü bir Türkiye için beyin gücünü etkin kılmak durumundayız.
      İşte ünlü filozof Eflatun’un da “Altın çocuklar” dediği üstün ve özel yetenekli çocuklarımızın  eğitimi, ülkemizin bugünü ve yarını açısından büyük önem taşıyor.
      İşte Kırıkkale’mizde bir örneği olan Bilim Sanat Merkezleri bu yüzden var.
      Çocuklarımızın zeka düzeylerini en üst seviyede kullanmalarını, yeteneklerinin farkında olmalarını sağlamak  ve geliştirmek için var.
      Özel yeteneklerini aldıkları eğitimle bütünleştirerek insanlığa hizmet edecek potansiyele dönüştürmenin, ülkemizin kalkınmasına önemli bir katkı sağlayacağı gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerekiyor.
      Kırıkkale İl Özel İdaresi  Bilim Sanat Merkezi’ni bu nedenlerle  son iki yazımda tanıtmaya, farkı göstermeye, önemine dikkat çekmeye çalıştım.
      “BİLSEM’de Son Söz Çocuklarımızın” diye başladım bu haftaki yazıma.
      Ama aslında son söz değil.
      Her biri farklı alanlarda yaratıcı güce sahip olan çocuklarımız; resim, müzik, astronomi, matematik, dil, fizik, kimya, ekonomi alanlarında yeteneklerini geliştirmek için çıktıkları bu yolda ; belki de ilk ve son sözün sahibi olacaklar geleceğimiz Türkiye’sinde...     
       Ve BİLSEM’li çocuklarımız.
       Yerinde duramayan, zekice bakan, duygu ve düşüncelerini çok rahat ifade edebilen, sorulan soruları, yaşamı sorgulayan, özgüvenleri oldukça gelişmiş öğrencilerle birlikte olmak güzeldi.
       Onlar şanslı.
       Kendilerine sunulan hizmetin farkındalar.
       Hepsinin hedefinde  birincilikler var.
       Her biri kendi yetenekleri doğrultusunda; bilim adamı, astronot, beyin cerrahı, uzay bilimcisi, profesör olmak istiyor.
        Ya keşfedilemeyen çocuklarımız? 
        Onları yaşıtlarından ayıran belirgin özellikleri fark edip takip etmek, bir uzmanın görüşünü almak ve böyle merkezlere kazandırıp kaybolmalarını engellemek ülkemiz adına yapılacak en iyi yatırımlardan biri olacaktır.
        Bu konuda önce anne babalara daha sonra da eğitimcilere çok iş düşüyor.    
        Çocuklarımızdaki  potansiyeli, farklılığı görmek için onları dinlemek, fikirlerine saygı duymak, önemsemek
onlar için atılabilecek ilk adım olmalı.  

29. 03. 2008
ferda balkaya çetin

Neden Resim Sergisi


                
           Mesleğe başladığımın ilk yılıydı. Derste, çocukların ödevlerini kontrol
ediyordum. Bir kız öğrencim tuvalete gitmek için benden izin istedi gitmesine izin verdim. Fakat derse o kadar yoğunlaşmıştım ki, aynı öğrencinin sınıfa girmek için uzun bir süredir kapıya vurduğunu fark etmedim.
              Birden kapı aralandı ve iki kocaman gözle gülümseyerek bakan öğrencim,
              hayatım boyunca unutamayacağım ve bir ilkokul öğretmeninin öğrencileri
              için ne demek olduğunu anlamamı sağlayacak şu cümleyi söyledi:
             “Öğretmenim, gel de de geleyim.
                  Bu yıl meslekte on altıncı yılımı doldurmak üzereyim. Şunu itiraf etmeliyim ki,
              on altı yıllık meslek hayatımın ilk on yılı boyunca öğrencilerimi iyi liselerde
              okuyacak, üniversiteye girecek ve iyi bir meslek sahibi olacak şekilde yetiştirmeye
              çalıştım. Bu ne demekti biliyor musunuz? Onların “iyi öğrenci” olmaları için
              sürekli Matematik, Fen, Sosyal derslerine ağırlık vermem, teneffüslerde veya
              teneffüs gibi gördüğüm Müzik, Resim, Beden Eğitimi derslerinde aynı dersleri
              işlemem demekti. Tabi sınıfta da en çok bu derslerde başarılı olan öğrenciler
              üzerinde duruyor, diğerleri hakkında ise “İlkokulu bitirsinler, okuma-yazmayı iyi
              öğrensinler yeter” şeklinde düşünüyordum.
                   Sonuç ne mi oldu? Şimdiye kadar okuttuğum altı yüz öğrenciden kaçının
              üniversiteye girdiğini bilmiyorum. Israrla öğretmeye çalıştığım Matematik, Fen,
              Sosyal derslerini ne kadar kullanıyorlar bilmiyorum. 
                   Ama bildiğim bir şey var, toplumdaki bu kirlenmeden; çevremizdeki estetik
              yoksunu binalardan; birbirini dinlemeyen, saygı göstermeyen insanlardan;
              sanatı hiçe sayan politikacılardan sorumlu olan benim; benim vermediğim Resim ve Müzik dersleri.
                    Yine Matematik, Fen, Sosyal dersleri veriyorum. Ama tek farkla, öğrencilerimin Resim, Müzik ve Beden Eğitimi derslerini çalmıyorum. Biliyorum ki, Matematik ve Sosyal, bilim ve meslek içinde yaşayan insanın; Müzik ve Resim ise toplum içinde yaşayan insanın giriş dersleri. Elbette her öğrenci her derste başarılı olamaz.
                    Artık hangi öğrenci hangi derste başarısız diye sormuyorum; öğrencinin hangi derste başarılı olduğuna bakıyorum.
                    Ve bu sergi son sınıf öğrencilerimin; toplumun itici gücü olmaya aday, çocuklarımın çevreye, topluma ve insanlara bir bakış açısı , belki de giriş kapısı.
                    Lütfen sergiye gelin ve çocuk gözünüzle bakın, onlara nasıl bir gelecek sağladığımızı düşünün ve onların kendi çocuklarına sağlayacağı geleceğin daha iyi olması için dua edin…   
                        23. 04. 1996    Ferda Çetin
                          *      *      *
                    Eski dosyalarımı karıştırırken bulduğum bu yazı, M. Ali Eren İlköğretim Okulunda çalışırken 5/A sınıfım ile Kültür Merkezi’ nde açmış olduğum resim sergisinin açılış yazısı.
                    Bir hafta boyunca açık kalan sergi, Kırıkkale’ de bir “ilk” ti ve yoğun ilgi görmüştü. Beni duygulandıran, o tarihlere götüren bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim…     

Savaşın Ortasında Çocuk Olmak



  Tarihe,
   Kara bir leke gibi geçen savaşın acımasızlığını taşıyan Filistinli çocukların yüreğinde kanıyor yüreğim.
   Değerleri alt üst olmuş bir toplumda,
   Annesini, babasını, çocukluğunu, dahası umutlarını yitirmiş,
   Kuşların gökyüzünü terk ettiği yerin çocukları onlar.
   Savaşın büyüttüğü,
   Yok ettiği,
   Ya da…
   Uçurtmalar uçururken yaşıtları özgürce,
   Onlar,
   Ellerinden alınan en temel insani haklarının bilincinde bile olmadan korkuyla yüzleşiyor.
   Savaşın tam ortasında…
   Örselenmiş çocuk yüreği ile erken tanıştığı acıların güçsüz bırakmışlığı yansımış masum yüzüne, minicik bedeninden…
   Mahrum bırakılarak anne kucağından…
   Ah!.. Çocuk!..
   Üzüntüm,
   Acını dindirememekten…
   Silememekten gözyaşlarını…
   Utancımla,
   İnsanlık adına sizlerden özür diliyorum!..
   ***
   Bana öğrencimden ulaşan bir şiir : SAVAŞ
   Tamamlıyor duygularımı…

   Savaş oldukça
  Güneş doğmaz.
  Bu ömür uzun sürmez.
  Su akmaz, çiçek açmaz.
  Çiçek kokmaz.
  Çok sevdiğim gül ve leylak gibi.
  Hiçbir renk olmaz.
   Sadece kan rengi olur.
   O da kırmızıdır.
   Bulut da süzülmez,
   O masmavi gökyüzünde.
  
  Bir yanda yıkık dökük evler,
  Bir yanda yanan evler.
  Bir yanda patlayan bomba.
  Bir de zaferi kazananlar…
  Mutluluğu, sevgiyi, dostluğu
  Kardeşliği, bütün değerlerini kaybetmiş insanlar.
 Ağlayan, sızlayan insanlar.

  Savaşan insanlar,
  Sadece kendi hayatını değil,
  Çocuklarının, ailesinin,akrabalarının
  Hatta tanıdıklarının
  Bu hayattaki bütün insanların
  Hayatını ve mutluluğunu
  ÇALMIŞ OLUYOR…

11. 01. 2009 ferda balkaya çetin
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...