Sayfalar

7 Şubat 2011 Pazartesi

rüzgârlı ağaçlar zamanı


ağaçlar rüzgârın salınımında iken  tüm şehir puslu bir perde ile örtülmüştü.
Her an başka renklere bürünen ufukta, yavaş yavaş sonra birden kaybolan güneş; içimizdeki güzellik ihtiyacını sanata dönüştürücesine geriye bırakıyordu izlerini.
   Güneşin ufukta kırılan tüm renklerine tanıklık ederken tutulan nefesler, bir su damlası oluyordu gözlerimizden içine akan…
   İşte o an ressam fırçasını kullanacaktı, şair; kalemini…
   Damarlarımızda kan yerine dolaşan duygularımız ise, ruhumuzun derinliklerinden gelen eşsiz bir ezgi gibi…
  Karışacaktı yağmur sonrası dinginliğindeki gökkuşağı, iç dünyamızın renklerine…
  Eşsiz bir müzik gibi devam edecekti çalmaya doğduğumuz gün bizim için ayrılan yerde…
  Bir fırsattı belki de hayata ümitle bağlanabilmek için tabiatın güzelliklerini görebilmek... Yaşama sevincini yitirmemek…
  Yıllar, zorlukları öğretirken insana kendisini korumayı da öğretiyor.  Saklıyor bizi yaşadığımız şehir. Sonra da çekip alıyordu üzerimizden o sis perdesini. Eskitiyor fakat eskimiyordu zaman. Buğulu baktırıyordu erguvan renklerle değişen mevsimlere…Yağmur gözlerimizden yağıyor, güneş yüreğimizden yansıyordu evrene…
  Ve biz bu ikilemde yol alıyorduk yavaş yavaş; ağaçlar rüzgârın salınımında iken…  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...