Mesleğe başladığımın ilk yılıydı. Derste, çocukların ödevlerini kontrol
ediyordum. Bir kız öğrencim tuvalete gitmek için benden izin istedi gitmesine izin verdim. Fakat derse o kadar yoğunlaşmıştım ki, aynı öğrencinin sınıfa girmek için uzun bir süredir kapıya vurduğunu fark etmedim.
Birden kapı aralandı ve iki kocaman gözle gülümseyerek bakan öğrencim,
hayatım boyunca unutamayacağım ve bir ilkokul öğretmeninin öğrencileri
için ne demek olduğunu anlamamı sağlayacak şu cümleyi söyledi:
“Öğretmenim, gel de de geleyim.”
Bu yıl meslekte on altıncı yılımı doldurmak üzereyim. Şunu itiraf etmeliyim ki,
on altı yıllık meslek hayatımın ilk on yılı boyunca öğrencilerimi iyi liselerde
okuyacak, üniversiteye girecek ve iyi bir meslek sahibi olacak şekilde yetiştirmeye
çalıştım. Bu ne demekti biliyor musunuz? Onların “iyi öğrenci” olmaları için
sürekli Matematik, Fen, Sosyal derslerine ağırlık vermem, teneffüslerde veya
teneffüs gibi gördüğüm Müzik, Resim, Beden Eğitimi derslerinde aynı dersleri
işlemem demekti. Tabi sınıfta da en çok bu derslerde başarılı olan öğrenciler
üzerinde duruyor, diğerleri hakkında ise “İlkokulu bitirsinler, okuma-yazmayı iyi
öğrensinler yeter” şeklinde düşünüyordum.
Sonuç ne mi oldu? Şimdiye kadar okuttuğum altı yüz öğrenciden kaçının
üniversiteye girdiğini bilmiyorum. Israrla öğretmeye çalıştığım Matematik, Fen,
Sosyal derslerini ne kadar kullanıyorlar bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var, toplumdaki bu kirlenmeden; çevremizdeki estetik
yoksunu binalardan; birbirini dinlemeyen, saygı göstermeyen insanlardan;
sanatı hiçe sayan politikacılardan sorumlu olan benim; benim vermediğim Resim ve Müzik dersleri.
Yine Matematik, Fen, Sosyal dersleri veriyorum. Ama tek farkla, öğrencilerimin Resim, Müzik ve Beden Eğitimi derslerini çalmıyorum. Biliyorum ki, Matematik ve Sosyal, bilim ve meslek içinde yaşayan insanın; Müzik ve Resim ise toplum içinde yaşayan insanın giriş dersleri. Elbette her öğrenci her derste başarılı olamaz.
Artık hangi öğrenci hangi derste başarısız diye sormuyorum; öğrencinin hangi derste başarılı olduğuna bakıyorum.
Ve bu sergi son sınıf öğrencilerimin; toplumun itici gücü olmaya aday, çocuklarımın çevreye, topluma ve insanlara bir bakış açısı , belki de giriş kapısı.
Lütfen sergiye gelin ve çocuk gözünüzle bakın, onlara nasıl bir gelecek sağladığımızı düşünün ve onların kendi çocuklarına sağlayacağı geleceğin daha iyi olması için dua edin…
23. 04. 1996 Ferda Çetin
* * *
Eski dosyalarımı karıştırırken bulduğum bu yazı, M. Ali Eren İlköğretim Okulunda çalışırken 5/A sınıfım ile Kültür Merkezi’ nde açmış olduğum resim sergisinin açılış yazısı.
Bir hafta boyunca açık kalan sergi, Kırıkkale’ de bir “ilk” ti ve yoğun ilgi görmüştü. Beni duygulandıran, o tarihlere götüren bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim…