Sayfalar

26 Aralık 2010 Pazar

Türkan… TEK VE TEK BAŞINA

 

Hakkında çok şey söylendi.
Yazıldı , çizildi.
Onun için misyoner dendi.
Hristiyan dendi.
İzmir Cumhuriyet Mitingi’nde “Ne şeriat, ne darbe “ dediği için kürsüye çıkarılmadı.
Hasta yatağında darbecilikle suçlandı.
Ama o yılmadı.
Son nefesine kadar inandığı dava için mücadele veren bir bilim kadını o…
***
Bir insan düşünün…
Kendi hayatının önüne başka insanların hayatını koyuyor.
Daha yirmili yaşlarda cüzamla mücadele için yollara düşüp Anadolu’yu karış karış geziyor. Herkes cüzamlı hastalardan kaçarken o çaylarını içiyor, onlara dokunuyor, yaralarını sarıyor, umut oluyor. Kız çocukların eğitimine önem veriyor. Burslar sağlıyor. Lâik bir neslin yetişmesi için çaba sarfediyor.
Hayatı sayısız başarılarla, ödüllerle dolu.
***
“Bir doktorun tek arzusu, hastasını sağlığına kavuşturmak, yaşamını uzatmaktır. Ben bundan fazlasını yaptım; hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım, onlara iş ve aş buldum, çocuklarına kanat gerdim. Minnettarım tüm hayatımı vakfettiğim cüzamlılarıma, çünkü onların çocukları sayesindedir ki, memleketimin binlerce başka çocuğuna da uzanabildim. Yoksul olmaları, çaresiz olmaları koşuluyla, hiç ayrım yapmadan, Türk, Kürt, Süryani, vs. demeden, kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladım, ışık tuttum yollarına. Beni hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gâvurluğum kaldı, ne Kürtçülüğüm, ne de komünistliğim. Şu son aramayla da darbeci yerine kondum. Umurumda bile olmadı. Çünkü ben, gâvur, Kürtçü, komünist veya darbeci değilim. Ben sadece, yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim. Ülkemi, insan haklarına ve hukuka saygılı, demokrasiye inanan hükümetlerin idare etmesini isteyen bir vatanseverim. Hayatım boyunca tek isteğim, iyi ve dürüst bir insan olmaktı. İyi ve dürüst insanlarla birlikte yaşamaktı.”

Tüm insanlığın aklın ve vicdanın aydınlattığı yolda yürümeyi seçeceği gün, er veya geç gelecekti. Buna bütün sabrımı ve sükûnetimi, bu inançtan alıyordum. O güne kadar, başa her gelen çekilecek! Oyunun kuralı böyle! Yaşam oyununun!
Ne demiş şair:
“Yaşamak şakaya gelmez…
”diyordu Türkan Saylan.
***

Bir solukta, etkilenerek okuduğum roman, Türkan Saylan’ın anılarından ve çocukluk arkadaşı Gökşin’e yazdığı mektuplardan harmanlanmış. Saylan’nın dindarlığını, iki evliliğini, güçlü kişiliğini, üstesinden gelmeye çalıştığı hastalıklarını, yardımseverliğini, cüzama ve hayata karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Yazarı; daha çok biyografik eserleri ve romanlarıyla yakından tanıdığımız, çok okunan ve sevilen yazarlarımızdan Ayşe Kulin.
İdealist, cesur,güçlü bir kadını; insanlara adanmış bir ömrün hikayesini bulacaksınız kitapta…
Türkan Saylan’ı tanımak için iyi bir fırsat.

“Binlerce cüzamlıyı iyileştirdi, hayatın içine kattı… Kız çocukları başta olmak üzere, binlerce çocuğun okullu olmasını sağladı. Her zaman tek başınaydı ama hiçbir zaman yalnız değildi. Kimsenin yanında yer almak adına yer almak adına inançlarından, ilkelerinden ödün vermedi ama yüz binlerce insan onun yanında yer aldı.
Türkan Saylan… Tek ve tek başına!”


Ferda Balkaya Çetin
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...